Simplicity

"Simplicity is not a simple thing."
"Basitlik basit bir şey değildir."
Charlie CHAPLIN

19 Eylül 2019 Perşembe

“SOKAK DÜZEYİ BÜROKRASİ” VEYA “SEN NE SÖYLERSEN SÖYLE, SÖYLEDİĞİN, KARŞINDAKİNİN ANLADIĞI KADARDIR”

Genç Bürokrat Dergisi'nin 63. sayısındaki yazım.
Yazının başlığında ilk sırada tırnak içine alınmış olan “sokak düzeyi bürokrasi” kavramı, bürokrasi çalışmalarında adı çok geçen ve bu adla geliştirdiği bürokrasi teorisiyle bilinen Lipsky’nin “Street-level Bureaucracy” ifadesinin Türkçeye çevrilmiş halidir. Başlıktaki ikinci sırada tırnak içine alınmış söz ise Mevlana Celaleddin-i Rumi’ye atfedilen bir sözlü sözdür. Acaba hangi konu Mevlana ile Lipsky’yi bir araya getirebilir ki?
Lipsy’nin sokak düzeyi bürokrasi ile kastettiği şey, tahmin edilebileceği gibi, devlet dairelerinde veya kamuya hizmet sunan diğer kurumlarda vatandaşla veya kamu hizmeti alan kişilerle doğrudan ve ilk teması yapan çalışanlardır. Öğretmenler, doktorlar, büro memurları sokak düzeyi bürokratlara örnek olarak verilebilir. Bu bürokratların bürokrasi bakımından önemi, politik kararların alınması ve uygulanmasında çok geniş yetki ve inisiyatif
kullanabilmelerinden kaynaklanmaktadır. Tanım olarak bürokrasinin yapısı, görev, yetki ve sorumlulukları detaylı olarak belirlenmiştir ve çalışanların bunlara uyması beklenir.
Ancak uygulamaya bakıldığında özellikle kamu hizmetinin sunumunda nihai rol alan, yetki kullanan bürokratların şahsi tutumları, bilgi, yetenek ve anlayışları o hizmetin sunumunu ve dolayısıyla hizmet alanların memnuniyetini doğrudan etkilediği görülmektedir. Burada kastettiğimiz şey hizmetlerin her zaman öngörüldüğü şekil ve usulde verilmediği, bunda da bürokratların etkili olduğudur.
Örneklendirecek olursak bir doktorun hastaya karşı vermekle yükümlü olduğu hizmetler ve görevleri bellidir ve çok büyük oranda metinlerle düzenlenmiştir. Ancak her doktorun ilgili düzenlemelerde öngörüldüğü şekilde bu hizmeti verdiğini söylemek gerçekçi olmayacaktır. Doktor bu hizmeti verirken geniş ölçüde inisiyatif kullanmakta, muayene, tetkik, yatış, tedavi, rapor vb hususlarda kendisi belirleyici olmaktadır. Dolayısıyla da hasta gözünde memnuniyet derecesi o doktora bağlı olarak gerçekleşmektedir.
Bu sebeple politikaların oluşturulması ve özellikle uygulanmasında, sokak düzeyi bürokratların davranışları, kamu hizmeti sunumlarındaki usul ve ilişkiler çok önemlidir. Yani sokak düzeyi bürokratlar iyi olurlarsa memnuniyet de o derece yüksek olacaktır.
Buraya kadar anlatılanlar kendi içerisinde bir mantık silsilesine sahiptir ve uygulamada da deneyler ve araştırmalarla geçerliliği kanıtlanmıştır.
Tam da burada Mevlana’nın yukarıdaki sözü devreye girmektedir: “Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır.” Ne mi kastediyoruz? İzah etmeye çalışalım:
Devlet adına verdikleri hizmetler ve yürüttükleri görevler bakımından önemi tartışmasız olan, hükümet seviyesinde alınan politika kararlarının yerelde uygulayıcıları olan alt düzeydeki bürokratların hükümetin bu politika kararlarını ne kadar anladıkları ve destekledikleri, sahiplenip uygulamaya çalıştıkları işin can alıcı noktasını oluşturmaktadır.
Üst düzeyde, üzerinde çok ciddi çalışmalar yapılarak oluşturulan politikaların esas kıymeti onlar hayata geçince ortaya çıkacaktır. Yani düşünülen ve planlanan, kararlaştırılan politikalar belirlendiği şekilde hayata geçerse başarılı olacaktır. Bunları hayata geçirecek olanlar da hizmetin nihai olarak alıcıya ulaştırıldığı yerdeki “sokak düzeyi bürokratlardır.”
Bu bürokratlar söz konusu politikayı yeterince bilmiyor, benimsemiyor ve uygulamıyorlarsa amaç hasıl olmayacaktır. Onun için politikaların iyi şekilde planlanması ve kararlaştırılması yetmez. Bunları uygulayacak olanların da politikaların amacı, gerekçeleri, kamu yararı, kısa ve uzun vadede beklenen sonuçları vb hususlarında bilgilendirilmeleri, eğitilmeleri ve politikalara sahiplenmelerinin sağlanması gerekir. Ancak bu durumda kendi yetki alanlarında karar alan ve uygulayan bu bürokratların genel amaca yöneltilmeleri ve kamu memnuniyetinin artırılması mümkün olacaktır. Sokak düzeyi bürokratların alacakları kararlar ve uygulamada gösterecekleri tavırlar onların bu politikalardan “ne anladıkları” ve “ne kadar anladıkları” ile doğrudan ilişkili olacaktır. Onun için Mevlana’nın bu sözü kamu bürokrasisi açısından çok önemli bir tespiti içermektedir: Bürokrasi uygulanacak politikayı anlamaz veya sahiplenmezse o politikanın başarı şansı çok düşüktür.

20 Mayıs 2019 Pazartesi

17 Mayıs 2019 Cuma

GARİBAN’IN ÖLÜMÜ



Duvarları yıkık buz gibi evde
Bir meçhule demir aldı Gariban
Gözleri semada kaskatı gövde
Sonsuz bir uykuya daldı Gariban

Fark eden olmadı üç gün boyunca
Oralı olmadı kimse duyunca
Bir çocuk üzüldü ölmüş deyince
Sanma köye matem saldı Gariban

Yırtık bir ceketle örtüp yüzünü
Muhtar ile imam çaldı gözünü
Şalvardan yaptılar kefen bezini
Bir sabah sessizce öldü Gariban

Kışın öldü diye kızdı alayı
“Hoca, defnetmenin yok mu kolayı?”
İmam bile kısa kesti salayı
Köylünün keyfini böldü Gariban

Öldü de kurtuldu garip dediler
Bir çaydanlık suyla ölü yudular
Namaz için sal taşına kodular
İlk kez önde bir yer buldu Gariban

Namazını köyden beş kişi kıldı
Ne partiden biri ne çelenk geldi
Dört adam salını omzuna aldı
Son deminde sultan oldu Gariban

Mezar diye dar bir çukur oydular
Tabut yoktu çula sarıp koydular
Bir “Kul hü” okuyup üçe saydılar
Fatiha’dan mahrum kaldı Gariban

Öldüğünü köylü o gün unuttu
Rüzgârlar ağladı taşlar yas tuttu
Mezarında her gün bir baykuş öttü
Alemde ne bahtsız kuldu Gariban

Dünyada ne malı ne hırsı oldu
Her ne dilediyse hep tersi oldu
Yoksulluk bildiği tek dersi oldu
Gören yok ne zaman güldü Gariban

Gariban, bilmedik ne idi düşün
Sormadık, var mıydı ekmeğin aşın
Son gördüğüm günkü acı gülüşün
Mülki’nin bağrını deldi Gariban

11.01.2018-Eskişehir
Aslan AVŞARBEY (Mülki)